Tag Archives: anneansiklopedisi

Yaramaz Çocuk mu? Hiperaktif Çocuk mu?

Standard

fft68_mf42807

Aslında tüm mesele burada başlıyor. Çocuğunuz yaramaz bir çocuk mu, yoksa hiperaktif bir çocuk mu?

İkisi de birbirinden çok farklı anlamlar olsa da bizler çocuğumuza hemen “yaramaz bu çocuk” damgasını yapıştırıyoruz.

Çocuğunuza yaramaz damgası yapıştırmadan önce iyi bir gözlemci olmanızda fayda var. Çünkü; “benim çocuğum hiperaktif” deyip sorunu örtbas etmek de pek doğru sayılamıyor. Hiperaktivite derine inildiğinde ciddi bir tanım. Eğer çocuğunuzda hiperaktiflik seziyorsanız Yankı Yazgan’ın bu yazısını mutlaka okumanızı tavsiye ederim ve mutlaka bir uzmana göstermenizi Hiperaktif çocuk: Hiperaktivite nedir?

hiperaktif-cocuklarla-basa-cikmak-icin-ipuclari

Aras bebekliğinden bu yana hep zor bir çocuk oldu. Bebekken saatlerce uyumazdı. Yaşı 2-2,5 civarı olunca zorluk boyutu daha da arttı, sinir krizi geçirmeme kadar uzandı ve biz pedagog muayenesine götürdük, ilgili yazıyı buradan okuyabilirsiniz Aras’ın Pedagog Kontrolü

Aras şuan 4,5 yaşında ve zaman zaman aramızda ki çatışma hali devam ediyor. Bazen bakıyorum çok sessiz, naif bazen ise çığırından çıkmış, beni zorlayan, yoran tüketen bir çocuk haline geliyor.

Ben ilk zamanlar bunun tanımını “yaramaz, şımarık” olarak adlandırmış olsam da hafifte olsa hiperaktiflik var.

Zaman zaman çıldırma noktasına gelsem de onu bu şekilde kabul etmekten başka çarem yok bunu biliyorum.

Hareketli çocukla baş etmenin ne denli zor olduğunu sadece çeken bilir diyorum ve siz ne gibi çözümler buldunuz yorumlarınızı bekliyorum 🙂

 

 

Seval Aksu Demir

Anne Ansiklopedisi instagram

Anne Ansiklopedisi facebook

Anne Ansiklopedisi twitter

Şekersiz Hayat Oh Ne Rahat

Standard

c466e96c-a10b-4459-a42f-8917688e46b8

 

Ciddi söylüyorum bunca zamandır kendime eziyet etmişim şekerli çay, kahve tüketerek!

Ben asla şekersiz çay/kahve içemem derdim hep meğer içe bilirmişim… 2. denememde çıkardım hayatımdan şekeri. İlk denemem başarısız oldu anladım ki birden kesmek gerekiyormuş. 2 şekerli içiyordum çayı önce teke düşürdüm sonra yarıma, haydiiii gerisin geriye iki şekere döndüm. Sonra dedim ki “şekersiz hayata merhaba” diyeceğim…

Kafada bitirdiğim gün şekersiz içmeye başladım çayı. İlk bir hafta sadece kahvaltıda çay içebildim yanında bir şeyler yerken pek fark etmedim, çayı sade tüketmem iki haftayı buldu.

Zaten hali hazırda mide rahatsızlığım mevcuttu, şekeri hayatımdan çıkardığım günden bu yana midemde ne bir ağrı nede bir şişkinlik oluyor çok şükür.

Demek ki yediğimiz içtiğimiz her şey sağlığımıza etki ediyor. Kafanızda bitirin o zaman bitiyor, denemesi bedava 🙂

Yaklaşık 2,5 ay olacak şeker kullanmayalı ve gerçekten çok rahatım. Hem kilo vermeme yardımcı oldu, hem midem eskiye göre daha hafif ve rahat, hemde gerçekten çay içtiğimi şimdi daha iyi anlıyorum. Bu tabire şeker kullanmayan çevremden duyunca sinir olurdum ama cidden doğruymuş 🙂

Şekersiz hayat oh ne rahat, herkese tavsiye ederim 🙂

 

Sevgiler

Seval Aksu Demir

anneansiklopedisi.wordpress.com

Bu Bir İtiraftır!

Standard

Zaman zaman Aras oyun oynarken yada uyurken kendimi ona kitlenmiş buluyorum. İçimde hep aynı pişmanlık ve ona karşı suçluluk hissi!!!

4,5 sene önce o daha fasulye tanesiyken içimde, tek hayalim bir kız annesi olmaktı. Aslında birçok hemcinsimin ortak duygusudur bu fakat eminim benimki bir tık fazla…
Cinsiyet öğrenene kadar ben hep kızım olacak diye hissettim. Elim sürekli pembeli, morlu, lilalı kıyafetlere, tokalara falan gidiyordu. Çevrem dahi “hissediyorum senin kızın olacak” diyerek beni daha da inandırıyorlardı. Hatta cinsiyeti belli olmayan bebeğimizin ismine bile karar vermiştik, şimdi o isim benim yüreğimde, kızıma verilmek üzere orada kilitli…

4.ayıma girince doktorum “artık cinsiyeti belli söyleyeyim mi” dedi. Kulağımla duyacağım söz “kız” olacaktı ki doktorum “bir pipi görüyorum bakın erkek bu” demesiyle hıçkırıklara boğulmam bir oldu. O an gerek inandırılışım, gerek tecrübesizliğim ile “nasıl olur benim kızım olacaktı” gibi saçma sapan bir isyan haline girmiştim. 

Evet ilk duyduğumda çok üzüldüm,kabullenemedim taaki o miniğin tekmeleri iyice belirginleşene, hıçkırıklarını duyana kadar.

Sonra içimi inanılmaz bir pişmanlık ve suçluluk duygusu kapladı. Oğluma haksızlık yapmışım, onu kendime küstürmüşüm gibi geldi. Yalnız başıma evde oturduğum vakitler elimi karnıma koyup defalarca ondan özür diledim. 

Gün gelipte onu kucağıma aldığımda defalarca kez şükrettim Allah’a!!! Sağlıklı, eli ayağı düzgün bir evlat nasip etmişti bana. Zaman ilerledikçe anladım evladın kızı, erkeği olmadığını. Canından can veriyorsun, kanından kan.

Şimdi burdan sizlerinde huzurunda oğlumdan, minik adamımdan tekrar özür diliyorum. İyiki bana evlat o olmuş ve iyiki beni annelik gibi kutsal bir görevle taçlandırmış… 

Büşra’nın Pozitif Doğum Hikayesi

Standard

img-20160902-wa0012

Merhaba bende POZİTİF doğum hikayemi şuanda hamile olup normal doğumdan korkan bayanlar için paylaşmak istedim.. Pozitif kelimesini büyük harflerle yazdım çünkü Allah’ıma çok şükür ki harika bir doğum süreci geçirdim. Hikayem normal doğumdan korkan herkese umut olsun destek olsun inşallah…
Hamileliğimin başından beri herkes artık sezaryenle doğum yapıyor kesin bende sezaryen olurum diye düşünüyordum ama bir yanımda “Büşra sen normal doğuracaksın galiba” diyordu. Her doktor kontrolüne gidişimde içimdeki ses hep bunu söylüyordu günler aylar böylelikle geçti. Allah’ıma şükür her şey normal ilerliyordu tabi bu süreçte bebeğinizde önemli, benim bebeğimde kendini normal doğuma hazırlıyormuş meğer biz farkında olmadan 26.haftadan beri başı aşağıdaydı bebeğimin sadece kanala inmiyordu bu süreçte ben 32. Haftama artık girmiştim ve 32.haftamda beri günde 5 tane hurma yemeye, çömelme hareketleri yapmaya başlamıştım. (Hurmanın açılma yaptığını öğrenmiştim) Gerçekten çokta işe yaradığını düşünüyorum bu süreçte önemli olan inanmak haftalar bu şekilde geçti 37.haftaya gelmiştik bu haftadan sonra baktım ki her şey hala normal ilerliyor pozitif doğum hikayeleri araştırmaya başladım ve pozitif doğum hikayelerini okuya okuya öyle bir gaza gelmiştim ki her doktor kontrolümde “ben ne zaman doğuracağım” diye sorar olmuştum. Kötü anlatılan hikayelere hiç kulak asmadım doktorum benim o hallerimi hiç unutmaz her gittiğimde de söyler “senin kadar doğurmaya meraklısını görmedim” diye 😇

Gelelim Miraç’ın gelmesine yakın anlarda yaşadıklarıma 38.haftada kontrole gitmiştim açılmam 2 cmdi ama bebek kanala girmemişti ve doktorum herhangi bir sorun olmadığı için yeterli sancım da olmadığından beni eve gönderdi aradan bir hafta kadar geçti bu arada çömelme hareketleri yapmaya hurma yemeye devam ettim hiç bırakmadım her şey hala çok normaldi ve 1 hafta daha geçmişti 39+2 de öğlen 11 de uyandığımda kanamam olduğunu fark ettim fakat sanci yoktu evde kimsede yoktu  bu sebepten beklemeyi tercih ettim çünkü kanama olduğunda doğumun hemen başlamadığını okumuştum hatta yattım uyudum 😊 kalktığımda saat öğlen 13:00’tü lavaboya gittiğimde doğumun öncüsü olan nişan gelmişti ama bende hala sancı yoktu. Belki tehlikeli olabilir artık evde beklemek düşüncesiyle hastaneye gittim ve doktorum yatış yapmamız gerektiğini kanamanın arttığını en fazla 24 saat içinde doğumun gerçekleşebileceğini fakat sancım olmadığı için suni sancı vereceğini söyledi dünyam başıma yıkıldı nasıl yani Suni sancımı??

Aylarca suni sancı alanların korkunç hikayelerini okumuştum ağrıdan duramıyor bağırıyor çağırıyor hatta bir daha asla suni sanci almam diye isyan ettiklerini yazıyorlardı, her yerde sayfa sayfa. Ah o facebookta ki hamilelere özel kapalı gruplar yok mu bayanlar bayanları nasılda korkutuyorlarmış doğum yapınca anladım, ve bu duruma çok üzüldüm kesinlikle birbirimize destek olmamız gerektiğinin taraftarıyım. Neyse ben tabi ki korkudan hüngür hüngür ağladım doktorun yanından çıkarken suni sancıyla nasıl doğuracağım diye ağlaya ağlaya doğumhaneye girdim bir ben bir hemşireler birde ebe vardık ilk başta yapılan küçük işlemler için ailemi içeri almadılar ebe suni sancı serumunu taktığında abla mahvoldum ben dedim oda bana neden bu kadar korkuyorsun sana seni ağrıdan patlatacak kadar suni sancı vermiyoruz ki her şey yavaş yavaş olacak dedi öylede oldu ve ben tam 14 saat suni sancı çektim ama doz yavaş yavaş arttırıldığından o öcü gözüyle baktığım suni sancı olayının aslında normal bir sancıya eş değer olduğunu anladım ve çok rahatladım. Güle oynaya 14 saat geçirdik, doktorum şaşkındı çünkü bir paket suni sancı serumu bitmişti fakat ben hala gülüyordum sanırım ağrı eşiğim de biraz yüksekmiş doktorum öyle söyledi bu arada bebek hala kanala inmemişti ve biz 3 buçuk saat bebek kanala girsin diye plates topu üzerinde zıpladık ailecek 😁sonunda bebek artık aşağıya inmişti çabalarım sonuç bulmuştu açılma düzenli olarak artıyordu tek eksik ağrıların hafif olmasıydı ve bu yüzden suyumu patlatmaya karar verdiler asil buyuk sancılarım o zaman başladı her sancı geldiğinde yere çömeliyor  “rabbi yesir” duasını okuyordum ve öyle bir dayanma gücü gelmişti ki bana sonra beni o anda çektikleri videoları izliyorum da hep başaracağım demişim öylede oldu bu arada saatte yada 2 saatte bir çatı muayenesi yapılıyordu ve abartıldığı gibi asla acımadı. Çatı muayenesinde ortalığı ayağa kaldıran insanlar olduğunu okumuştum kişiye göre değişiyor olabilir ama benim görüşüm kendinizi kasmadığınız sürece asla bir sıkıntı olmuyor.

Neyse devam edelim… Artık gerçekten sancı çekme zamanı gelmişti ve ben buyuk sancıları suyum patlatıldıktan ve bir kaç tane iğne vurulduktan sonra son 2 saat çektim (doktor kontrolünde suyunuz patlatıldığında da asla ama asla acı olmuyor hissedilmiyor bile sadece patlatma kelimesi biraz kaba ve itici ama öyle bombastik bir durum yok ) Bu süreçten sonra kontrollü oldum ve asla diğer odadakiler gibi bağırıp çağırmadım bu çocuğu istemem bir daha suni sancı yemem diye isyanda etmedim 😁 hemşire gelip doğuruyorsun artık hadi kalk gidiyoruz dediğinde sabaha karşı 03:50 idi şaşkınlıkla nasıl yani dememe ailemle vedalaşmama bile vakit kalmadan doğumhaneye girdim çatı muayenesinden korktuğu için bebeği artık doğacak seviyeye gelen bir bayan yüzünden doğumhanede o sancılarla bekletildim ve onun doğum yapmasını beklemek zorunda kaldım çünkü gece nöbetçi doktor 1 taneydi buna rağmen doğumhanede uyuya kalmışım uyandığımda diğer bayan doğum yapmış sıra bana gelmişti Allah öyle bir yardım etmişti ki deli gibi sancıların arasında nasıl uyudum ben bile bilmiyorum ve artık mutlu son 04:35’te oğlumu kucağıma aldım. hemşirenin üstüne işediği ana şahit oldum o anda bütün ağrı sızı her şey bitti gitti korkularım endişem heyecanım mutluluğum hepsi bir arada nasıl yaşanabilir ki diyorsanız doğal doğum yapmalısınız  bu arada doğumda dikiş olayında da çok korkutanlar olmuştu doğum yaparken korkutanlar yüzünden dikişten başka bir şey düşünemedim ve çok üzüldüm o şekilde etkilendiğim için sonuç 4 dikişim oldu ve asla acı hissetmedim. Bağırma yine yok her şey çok normal ve uyuşturucu iğne yapıyorlar kesinlikle duymuyorsunuz bence diş çektirmek normal doğumdaki dikişlerden daha acı verici 😀 ve şuan oğlumla 44 günlük olduk bile 👶 Sonuç olarak demem o ki normal doğumda Allah her şeyi sıralı veriyor ve asla Dayanamayacağınız acıları size yaşatmıyor kimse korkmasın dikişten, sancıdan, ağrıdan, doğumhaneden.

Herkese normal doğumu tavsiye ediyorum doğum yaptıktan sonra pijamanızı kendiniz giyip saçınızı aynada düzeltip ailenizin karşısına gülerek ve yeniden doğmuş gibi çıkmayı istemez misiniz? istersiniz ben işte tam olarak böyle bir doğum yaşadım umarım korkuları olan bir bayan bu yazımı okur ve normal doğuma karar verir sevgiler..

Sabırla okuduysanız teşekkürler :*

Büşra Polat

Rota Virüs’lü Çocuğun Annesi

Standard

20160411_202629

Cumartesi gecesiydi. Saat 21:30 civarında uyutmuştum ve her şey gayet normaldi. Saat gece 02:00 sularında ağlayarak uyandı bizim yanımıza gelmek istedi. Korktuğunu düşündüm ve yanıma aldım. daha henüz yatağa oturmamıştı ki kustu! Ağlamaya başladı. Eşimi çağırdım üstündekileri çıkardık, elini yüzünü yıkadık yeni pijamalarını daha giydiremeden ishal olmuştu. Silmeyle baş edilir gibi değildi. Banyoya aldık ve yıkadık. Temizce giydirip yatırdım uyudu. Öncesinde hafif bir burun akıntısı ve öksürüğü de vardı aklıma üşütmüş olabileceği geldi. O geceyi atlattık…

Ertesi gün kahvaltı hazırladım. Uyandı ama hiç hali yoktu. Zar zor iki lokma bir şeyler yedi koltuğa uzandı. Yeniden kustu ve ateşlendi. Akşama kadar oldukça ateşliydi. Eşimde yoktu evde işe gitmişti. İçimde bir korku vardı. Ara sıra ateşini ölçüyordum 37 derece civarıydı. Akşam eşim geldi. Aras halsiz bir şekilde yatıyordu ve 38 derece ateşi görmüştük. Kalbi hızlıca atıyordu ve titriyordu. “Hadi dedi eşim hemen hazırlan hastaneye gidiyoruz” nasıl hazırlandığımı hatırlamıyorum. O kalp sesini duysanız sizde korkardınız!

Çıktık yola trafikte o biçim. 1 saatte Başakşehir’den Bağcılar Medipol Hastanesine varabildik. Allah’tan daha önce gittiğimiz ve çokta memnun kaldığımız Uzman Doktor Rüstem Bedel o akşam nöbetçiydi. Hiç beklemeden girdik odasına. Ne şikayetiniz var diye sordu durumu anlattık. Sırtını, göğsünü dinledi. Ateşini ölçtü 37.8 derece çıktı. Boğazına baktı. Halsizliği ve bitkinliği var serum takılsın dedi. Kan ve dışkı tahlili istedi. Acile indik yatış yapıldı. Hemşire gelip damar yoluna baktı. O an kelebeği elinin üzerine takarken ben bakamadım sanki benim ciğerimi söküyorlardı. Aras bir yandan ben bir yandan ağlıyorduk. Kendime engel olamıyordum.

IMG_20160411_235617

Hemşire 3 tane serum getirdi. Birisi ağrı kesici, birisi antibiyotik, diğeri ise ishal ve kusmasını kesmek için. Önce ağrı kesici serumu bağladı hemşire. Zaten ateşten tüm kemikleri ağrıyordu kuzumun asla dokundurmuyordu ama serumu bağlarken ağlamak dışında hırçınlığı olmadı. Saat 20:00 civarı serum başladı. Gün içinde hiçbir şey yeyip içmemişti babasından su ve muz istedi. Su içti bol bol, iki tane muz yedi. Çizgi film izledi, biraz uyudu. Serumlar 23:30 gibi bitmişti, hemşire kan tahlilinin sonuçları çıktı diyince acilden çıkıp doktorumuzun yanına gittik. Kanında mikrop çıkmıştı kuzumun ve 7 tane ilaç verdi. Mutlaka dışkı tahlilini görmemiz lazım “Rota Virüsü” olabilir dedi! Benim beynimde şimşekler çaktı resmen…

O gece eve geldik kusma ve ishal devam ediyordu. Gece güzel uyudu. Ara sıra ateşi çıktı. Ama benim içimi kemiren bir şeyler vardı.Ertesi gün akşam kaka yaptı, hastaneden aldığımız kutuya koyduk dışkıyı eşim hemen en yakında ki tıp merkezine yetiştirdi. Kaka yapıldıktan yarım saat içinde laboratuvara girmesi gerekiyordu. Sonucu da yarım saat sonra çıkmıştı ve korktuğum başıma gelmişti. Tüm bu belirtilerin nedeni basit bir mide üşütmesi değildi oğlum da “rota virüsü” çıkmıştı. Ve ayrıca kıl kurdu da var demiş laborant.

Ertesi gün sabah Medipol Hastanesi’nde ki doktora sonucu gösterdik. Korkulacak bir şeyin olmadığını beslenmesine dikkat etmemiz gerektiğini söyledi. Özellikle sıvı alımına dikkat edin dedi. Rota virüsünün tek çaresi bol sıvı tüketimi! Ağızda kuruluk olmaya başlarsa hemen getirin serum takviyesi yapalım dedi. Sıvıda azalma olursa böbrek yetmezliğine bile yol açabileceğini söyledi.

İshal ve kusma olduğu için iştahı maalesef yok. Sevdiği şeyler olan çikolata ve muzu bile asla yiyemiyor. Yese bile geri çıkarıyor. 10-15 günü bulur dedi doktor iyileşme sürecinin.

Çok sorulan o soruya buradan yanıt vermek istedim.

20160411_201323

Rota Virüsü Aşısı Yaptırdınız mı?

Aras’ın doğduğu sene maddi olarak inanılmaz sıkıntılarımız vardı.Bu aşıyı da devlet karşılamıyor maalesef. o zaman ki tek doz fiyatı 112.00 Tl civarıydı. Doktorumuza danıştık. “Bu aşının garantisi yok. Aşı eksiksiz yapılsa bile çocuk bu hastalığı geçirebilir. Ben çocuklarıma yaptırmadım” dedi. Hem maddi durumumuz gereği hemde doktorun söylediklerine güvenerek yaptırmadık aşıyı. Şuan ilk duyduğumda inanılmaz vicdan azabı duydum sonra gelen yorumlar ve mesajlar içimi biraz olsun ferahlattı. Umarım kimse beni bu konuda yargılamaz.

Teşekkürler!

Öncelikle yardımları için eşime, sonra doktorumuz Rüstem Bedel’e, çocuk acilde ki tüm sağlık ekibine, sosyal medyadan sayısız mesaj ve yorum yazan takipçi dostlarıma, arayan soran gelen tüm akraba ve arkadaşlarıma. İş yerine gidemediğim bir hafta sürecinde yerimi idare eden mesai arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.

Ve oğlum’a

Yaşadığımız belki çok çok ciddi bir sağlık sorunu değil ama biz anneler evlatlarımızın burnu aksa telaşa kapılıyoruz. Gören herkes çöktüğümü söylüyor evet biraz çöktüm.İlk defa serum takıldı, ilk defa bu denli ishal oldu. Ve ben ilk defa sana karşı kendimi suçlu hissettim. Günden güne iyi olacaksan yavrum benim, atlatacaksın bu hastalığı. Seni çok seviyorum canım oğlum…

Bebeklerde Konak

Standard

cradle-cap-pictures-3

Bebeklerin başında görülen kabuklaşmış deri parçalarına konak adı verilir. Sarı ya­malara benzeyen konak lekeleri bebeğin başının üstünde yer alır…

Hemen hemen her bebekte görülen bu durum zararsızdır. Bebekten bebeğe değişkenlik gösterebilir. Kimi bebekte birkaç haftada geçse de kimi bebekte 3, kimi bebekte 6 aya kadar sürebilir. Herhangi bir kaşıntı, rahatsızlık hissi vermeyen bu tabaka, uzun sürme durumlarında kafa derisinin üstünde ki tabakayı kalınlaştırabilir.

 

Chicco-Konak-Taragi--52964

Konak Tarağı

 

Tedavisi;

Bebe yağını bebeğin kafasına hafif hafif masaj yaparak sürün, biraz bekledikten sonra konak tarağı ile çok bastırmadan ve bebeğin hala hassas olan kafa derisine zarar vermeden geriye doğru tarayın. Tarama esnasında derinin üstünde ki pul pul olan tabakanın kalkacağını göreceksiniz. Daha sonra bebe şampuanı ile bebeği yıkayabilirsiniz. Bu durumun tamamen geçmesi 1 ayı bulabilir. Bebeğiniz kafa derisinde bu şekilde pullanma görürseniz içinizin rahat etmesi için bir hekime gösterebilirsiniz.

744321

Aras 3 aylıkken konak olmuştu. Hamileliğim döneminde bebeklerle ilgili çok araştırma yaptığım için böyle bir şeyle karşılaşmaya hazırdım. Kafasını elletmekten hiç hoşlanmayan bir çocuk olduğu için biz bu işlemi emzirirken yapmayı tercih ettik. Kafa derisine bebe yağını yukarıda anlattığım gibi sürüp bekledik ve konak tarağı ile hafif hafif taradık. Daha sonra yıkadık ve pullanmanın büyük bir kısmı dökülmüştü.

 

 

NOT:Burada yazdıklarım kendi tecrübe ve araştırmalarımdır. 

Pazar Günü Manifestosu

Standard

1376174118587.cached

 

Pazar günü deyince aklınıza ne geliyor?

Sabah geç saatte uyanmak, ocakta kaynayan taze çay kokusu, fırından taze çıkmış ekmek kokusu, aile ortamı, huzur ve mutluluk dolu kahvaltı sofraları, kahkahalar, doğa yürüyüşleri, alışveriş yapmak için gidilen yerler… Daha bir sürü şey yazılabilir pazar günü ile ilgili. Hepsi kulağa nasıl da hoş geliyor öyle değil mi?

Aileden anne yada baba pazar günü çalışınca maalesef o hayalini kurduğunuz “pazar kahvaltılarını” yapamıyorsunuz, yapanlara ise imrenerek bakıyorsunuz.

Yaklaşık 10 aydır pazar günleri çalışan bir anne olarak yazıyorum bu yazıyı;

Kahvaltı yapmak, pazar gezmelerinin yanı sıra çocuğumla evde zaman geçirememek beni daha çok üzüyor. Daha sonra o tadını özlediğim pazar kahvaltıları, pazar miskinliği ve ailecek gezilen pazar gezmeleri geliyor.

Bazı zamanlar pazar günleri eşimde çalışıyor, işte o zaman ki telaşımız ise “Aras ne olacak” oluyor. İyi ki anneanne, babaanne ve halalarımız var da işi onlar kurtarıyor, ama içimde ki burukluğu, çocuğumla vakit geçirememiş olmanın verdiği vicdan azabı da işin cabası.

Bu sabah işe gitmek için hazırlanırken Aras uyandı ve “Anne!” diye ağlamaya başladı. O an işten istifa edesim geldi, Allah’tan kısa sürdü ve yeniden uyudu.

Şimdi düşünüyorum da, çalışmayıp evde olduğum günlerde ki söylemlerimi, “pazar günleri sıkılıyorum evde” gibi kurduğum cümleleri zorlukla yutkunuyorum. Aslında ne güzelmiş pazar günü evimizde geçirdiğimiz günler. O zamanlar başının etini yediğim için özür dilerim sevgili kocacığım! Şimdi evde pineklesem de olur yeter ki pazar günü evimde, çocuğumla olayım diyorum.

İşimi çok seviyorum, severek yapıyorum fakat bu pazar günü çalışma mevzusu günden güne zorlaşmaya başladı. Yine de iyi düşünmeye çalışıyorum. Ne yapalım sağlık olsun…

Son olarak ise, buradan sevgili belediye başkanımıza, genel müdürümüze ve müdürümüze bolca sevgi ve selamlarımı iletiyorum. 🙂

 

Sevgiler

Seval Aksu Demir

 

Serdar Önder Sünnet Oldu!

Standard

12243765_1026296867423232_1802348865_n

Erkekliğe ilk adım

Oğlumun 15 günlük doktor kontrolü için çıkmıştık yola.Bize göre her şey yolundaydı emiyor,uyuyor,gaz problemimiz yoktu.Acıktığında ağlama sesi  bile değil ince bir cıyaklama sesi geliyordu.İnsan bir bebekten daha ne isterdi ki…

Doktorumuz kontrollerini yaptı tarttı ama o da ne biz hiç kilo almamıştık emiyordu hatta doymuyor ağlıyordu üstüne mama takviyesi dedi.Ama kilo almaması onuda şüphelendirmiş ti.Bizden kan idrar tahlilleri istedi.Sabahın köründe düşmüştük yollara tüm günümüz kan aldırma idrar beklemeyle geçti akşamüstü olup ta sonuçlarla doktorumuza gittiğimizde gerçek ortaya çıkmıştı.İdrar yolları enfeksiyonu olmuştu oğlum.

Bebeklerde gaz sancısına benzer sancı,ara ara nedensiz ağlamalar,idrar yaparken yanma,ve ateş oluyormuş belirti olarak bizde ateş yoktu bu yüzden de fark edemedik.O ağlamaları gaza uykusuzluğa yorduk.Antibiyotik iğne yazdı doktorumuz ve üç gün antibiyotik şurup kullandık. Bu 10 günün sonunda tekrar gelin bakalım dedi.Kilo almadığı için ve bu süreçte de alamayacağı için mama takviyesine başlamamızı söyledi.

Doktordan çıktığımızda şaşkın üzgündüm.Nasıl olur da fark edemedim, nasıl olmuştu bu? 15 günlük oğluma ne yapacaktım.Bir parka oturmuş ağlayıp bir yandan da tanıdıklarıma bunlar erkek anneleri sormaya basladım.Konuştukça ağlamaya başlamıştım.Bu konuşmaların ve doktorumuzun yönlendirmeleri sonucu hastanenin plastik cerrahına randevu aldık.

Oğlumu muayene etti ve pipisinin ucunun dar ve tıkalı olduğunu sünnet yapılması gerektiğini idrar yolları enfeksiyonun bu yüzden olduğunu idrarını tam yapamadığını içeride kaldığını gelişim döneminde bunun tekrarlaması gelişimini beslenmesini olumsuz yönde etkileyeceği için sünnetin şart ve kesin çözüm olduğunu anlattı.Zaten aklımda olan sünnet şuan şart olmuştu.Hemen randevu aldık sünnet için.Doktorumuzu biraz araştırdıktan sonra netleştirdik sünnet günümüzü.

Sünnetten önce kuzenimizin sünnet kıyafetlerini alıp evde fotoğraf çekildik. Tabii hastanede de sünnet gerçekleşirken ve sünnetten sonra odada çekimler oldu.

Sünnet için bir saat önce yatış yaptık hastaneye. Doktorumuzun daha öncede anlattığı gibi ameliyathaneye indirdik oğlumuzu tabii ki ben yine gözyaşlarıma hakim olamıyordum.Ameliyathanede doktorun kucağına verirken tek söylediğim size emanet cümlesiydi.

Daha biz ameliyathaneden  asansöre binmeden oğlumun sesini duymaya başlamıştım.Odaya çıkıp o yirmi dakika nasıl geçti anlatamam.Gözyaşlarım akıyor dilimde tek duam vardı.İlk defa ondan ayrılıyor onu o buz gibi ameliyathanede doktorlara teslim ediyordum.Her ameliyatın olduğu gibi bununda riskleri vardı. Koridorda ki her karoyu ezberlemiş volta atıyordum. Koridorun başında oğlumu gördüğümde yeniden doğmuş gibi oldum.Doktor konuşuyor ama ben duymuyordum kucağıma almış sımsıkı sarılmıştım. Sonra eşimden dinledim tekrar doktorun söylediklerini. Sünnetini olmuş her şey yolundaydı. Pipiye sürmek için bir krem ve ağrı içinde bir fitil verdi. Kanamamız ve riskli bir durum olmadığı için bir saat sonra çıktık hastaneden. İlk gece biraz ağrımız oldu ama sonra bir şey kalmadı.İlk hastane ve ameliyat tecrübemizi de yaşamıştık beraber. Bir aylıkken oğlum sünnet olmuştu. İlerde sünnet düğününde rahatça eğlenecekti.

12243885_1026296954089890_1635455388_n12248776_1026296984089887_884831105_n12277286_10205270950319810_1738994077_n12278253_1026296807423238_813025395_n12283252_10205270951279834_1554996365_n12285836_10205270963200132_736871024_n (1)

 

Öniz’in Doğum Hikayesi

Standard

DSC_6039SEN GELDİN YA

Seval’le hep konuşuyorduk. Öniz doğum hikayeni de yayınlarız diye. Bende hep ne yazacağım ki, nasıl olsa sezaryen hep aynı diyordum, ama büyük konuşmamak gerekiyormuş. Buyurun SERDAR ÖNDER’in doğum hikayesini okumaya…

Akşam üstüydü doğumum. Erkenden son hazırlıkları da tamamlayıp düştük yola. Şans bu İlkimnaz’ın hafif ateşi vardı. Hastaneye gelip giriş işlemlerimizi yaptık odamıza çıktık yerleştik. Vaktimiz vardı nasıl olsa. İlkimnaz’a televizyonu açtık kayın validem, annemler hep birlikte beklemeye başladık. Damar yollarım açıldı kanlarım alındı. O yeşil önlüğü giyip başladım beklemeye.

Heyecan mı korku mu adını koyamadım. Sedye odaya geldiği an içimden kopanlar gözyaşı olarak çıktı. Aklımda ve ağzımda sadece İlkimnaz vardı. Anneme emanet ettim gözyaşları içinde. Tam akşamüstü yemek saatiydi yemek yedirin mutlaka dedim. Eşim ameliyathanenin kapısına kadar eşlik etti. Sonrası yalnız başıma başlayan en güzel ve zorlu serüvenimdi…

O ameliyathanenin soğukluğu içime işlerken başladım titremeye. Sedyeye oturup anestezi iğnem için beklemeye başladım. Titriyordum… Üşüyordum…

Anestezi uzmanı gelip iğne için rahatlamam gerektiğini anlatırken vücudum bana karşı gelmeye başlamıştı. Ne kadar da rahatlamaya çalışsam onun beni rahatlatıp oyalamaya çalışmalarına rağmen üç kez iğneyi geri çekmek zorunda kaldı. En sonunda ara verelim rahatla tekrar deneyelim dedi. Sürekli aklımda kızımda ağzımda da hadi oğluna kavuşmak için başlamalısın diyordum kendime. Sonunda iğne vücuduma girdi.

Ama bu kez farklıydı belkide her an ne yapacaklarını bildiğim için daha çok stresliydim tansiyonum düşüktü. Midem bulanıp başım dönüyordu sürekli düzenleyici iğneler yapmaya başladılar. En çok duyduğum rahatla cümlesiydi ama olmuyordu işte. Doktorum gelmişti artık zamanıydı. Oğluma dakikalar vardı. Doktorumla konuşurken “evet bak el sallıyor geliyor” dedi ve çıkmasıyla doktorumuzun üzerine işemesi bir oldu. Ameliyathanenin o soğuk durumu dağılmış herkes gülmeye başlamıştı, bense merakla oğlumu bekliyordum görmek için ama tansiyonum hala düşüyordu, oğlumu getirdiler. Öptüm baktım sonrası ise sakinleştirici vurmaları gerektiğiydi.

Şimdi vücudumun kasılması geçmiş rahatlamıştım her şey bitip odaya çıkarken titriyordum tüm vücudumla. Uzun süre titredim. Oğlumu gördüm sarıldım öptüm kucakladım ve emzirdim.

Biraz kendime gelince İlkimnaz’ın tepkisini sordum. İlk önce ona vermiş hemşire sarılmış öpmüş.

İçim rahatladı. Kabullenmişti sanırım. Ben kendime gelmeye başladıkça durumumun kötü olduğunu gözetim altında tuttuklarını anlattılar. Yani benim o her zamanki gibi hikayem, yeni bir hikaye olmuştu bile.

Kızımın uyku saati gelmiş anneanne ve babaanneyle gitme vakti gelmişti. Sorunsuz bir yolculuktan sonra güzelce uykuya dalmış evde.

Bunun rahatlığıyla oğlum, ben, eşim ve yeğenim kaldık hastanede. Kalkıp yürümem lazımdı. Şimdi SERDAR ÖNDER için bir şeyler yapma zamanıydı. Bütün gece yürüdüm, uyudum, uyandıkça emzirdim. Sabah kahvaltı etmiştim. Kan değerlerim gayet iyiydi.

Çocuk doktorunun ve kendi doktorlarımın muayeneleri sonucu her şey benim ve oğlum için yolundaydı.

3.700 GRAM 57 CM LE DÜNYAYA GELMİŞTİ OĞLUM.

Şimdi bizim için hastaneden ayrılıp evimize gitme zamanıydı…

DSC_5953

DSC_6030 DSC_6039

Öniz İşbilen

İştahsız Çocuk mu? Uykusuz Çocuk mu?

Standard

logo

“Bir çoğunuzun en zorlandığı konuların başında geliyor değil mi, uyku ve yemek. Sevgili Gülşah güzel bir konuya değinmiş, teşekkür ederim kendisine. Keyifli okumalar”

Yaklaşık bir 2 yıldır kendime bunu soruyorum. Yesin mi? Uyusun mu? Dip not: İkisi de olsa keşke.

Bu kafa karışıklığımın nedeni 2.çocuğum Ela’nın hala az olan gece uykuları! Her yolu denedim ama bir türlü Ela nın gerektiği kadar uyumasını sağlayamadım.

Oğlum 10 yaşında uykuyu çok sever 6 aylıktan itibaren gece deliksiz uyumaya başlayan bir çocuk ama iştah sıfır. Tüm gün yemek verme ASLA açıktım demez. Ben küçükken babam tarafından sebze yemekleri yemem konusunda çok büyük baskı ve ısrarla büyütüldüm. Bugün 32 yaşındayım ve küçükken yemem için yapılan baskılardan kaynaklı ağzıma yeşillik sürmeyen bir insanım. Gördüğüm anda midem bulanıyor. Bu yüzden yemek konusun da Yağız a asla baskı uygulamıyorum. Ama bir taraftan da gücü kuvveti düşecek hasta olacak diye korkuyorum. Çok şükür bağışıklığı çok iyi. Demek ki yediği kadarı yetiyor.

Ela ise tam tersi. Sofradan herkesden sonra kalkar. Daha sofra toplanmadan “ne yesem ki” der meyveden bir başlar kuru ekmeğe kadar tüm gün boyunca yer. Buna rağmen kg yaşıtlarına göre çok geri. Sebebi yetersiz uyku uyuması! Çocuklar kg nun bir kısmını uyuyarak bir kısmını da besinlerden alıyormuş. (Tüm testler yapıldı çok şükür gelişim sorunu yok.)

İki örnekte elimde mevcut iken, ikisinden de dert yanıyor iken elbet  tercih yapmam mümkün değil.

Şöyle genel profile bakınca evet Yağız iştahsız ama deliksiz uyumayı seven bir çocuk ve bağışıklığı çok iyi kolay kolay hasta da olmaz. Diğer taraftan Ela çok güzel yemeğini yer ayırmaz evet oda kolay kolay hasta olmaz (maşallah diyeyim) ama öğlen uykusu yok,  gece uykusu çok çok az.

Gece 9 dan sonra yani Ela yı uyutma vakti yaklaştığın da nabız atışlarım artıyor kalp krizi geçirecek gibi oluyorum. Korku filmi sahnelerini yaşıyoruz evde.  Saatlerce bitmeyen ağlama krizlerine şahit oluyoruz. Uyku eğitimi kitapları okudum uyguladım da ama yok maalesef her yöntem her çocuğa sökmüyormuş gayet net öğrendik.  Denediğim yöntem detayları nı bloğum dan okuyabilirsiniz de http://www.gulsahonen.com/2015/05/uyku-egitimi-verememek.html
Şaka değil valla gece 2 de yanımıza gelip sabaha kadar aramızda rahatsız olup uyuyamayan evlat rahat etsin diye odasına götürdüğümüz de delirmiş gibi ağlıyor 2 gecedir artık yanımıza almamak için mücadele ediyoruz. Ve sonuç olarak 2 saat ben yatağının başında sandalye tepesinde oturuyorum 2 saat babası oturuyor. Uyudu sanıp parmak ucunda odadan çıkarken her şey en başa dönüyor. Ağlamasını istemediğim içinde bırakıp gitmiyorum azimle sabah erken işe gidecek olmama rağmen tepesinde uykuya dalmasını bekliyorum.

Sabah olunca da biz karı koca üzerimizden tır geçmiş gibi kalkarken küçük hanım bütün gece deliksiz uyumuş gibi daha saat 7 olmadan kalkıyor ve “bak ben yatağımda uyudum” diyor. Ağlanacak halimize gülüyoruz. O yüzden sadece birkaç saat değil sabaha kadar yatağında uyumaya alışması şart.

Tüm bu sebeplerden dolayı iştahsız çocukmu? uykusuz çocukmu? diye sorulsaydı ben kesinlikle iştahsızı seçerdim çünkü azimli anneler oyunla da olsa çocuğun ağzına bir iki lokma sokabiliyor ve açlıktan ölen olmuyor ama uykusuz çocuğa oyunla ya da kandırarak uyutmak mümkün olmuyor ve uykusuzluktan cinnet geçiren ebeveynler olabiliyor  🙂

Anneliğimin ilk zamanlarında uyuyan oğlum varken dert yanan uykusuz annelere bilmiş bilmiş “sorun çocuk da değil sizde, iyi bir uyku eğitimi vermelisiniz” derken uykudan nefret eden bir kızım olacağını hiççç düşünememişim.  Uykusuzluktan dert yanan annelere akıl vermek yerine biraz da olsa anlayamayı tercih etmek sanırım en güzeli. Çünkü her şey karşıdan hesaplandığı gibi gitmiyor maalesef.

Sevgiler,

Gülşah ÖNEN

http://www.gulsahonen.com/